Bugun...


İhsan Tayhani

facebook-paylas
30 Ağustos’un 102. Yıl Dönümü
Tarih: 30-08-2024 13:00:00 Güncelleme: 30-08-2024 13:30:00


30 Ağustos ve Atatürk’ün Türk Ordusuna Yüklediği Özgörev

“Bütün millete kararlılıkla ve kalp güvenliğiyle bildiririm ki cumhuriyet orduları, cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunmaya güçlü ve hazırdır. ” ٭
Gazi Mustafa Kemal 1925

Arkasında I. ve II. İnönü utkularını (zafer) ve halen bir parça gölgede kaldığını düşündüğümüz destansı Sakarya Meydan Savaşı’nı, bu sürecin doğurduğu acıyı ve Çiğiltepe’de zirve yapan Albay Reşat bey yurtseverliğini, hele hele başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere komuta heyetinin gençlik yıllarından çok şey alıp götürmüş olan oldukça gerilimli günleri, ayları ve yılları barındıran 30 Ağustos, laik Cumhuriyete uzanan yoldaki en görkemli utku halkasıdır 

Yönetsel ve taktiksel yönleriyle Dünya Savaş Tarihi belgeliğinde kayıtlı bu eşsiz başarı, yüz yıllar geçse deher yıl dönümünde sonsuza dek anılacak ve canlı tutulacaktırAncak, 30 Ağustos’a ilişkin asıl öncelenmesi gereken boyut; Büyük Atatürk’ün, Cumhuriyet ilan edildikten neredeyse bir yıl sonra, 30 Ağustos 1924 tarihinde Zafertepe’de düzenlenen törendeCumhuriyetimizin temellerinin Dumlupınar’da atılmış olduğuna dikkat çekmesibir yıl sonra 1925’te ise yukarıdaki alıntıda görüldüğü gibi - yurt toprakları ile birlikte Cumhuriyeti koruma ve savunma görevini Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yüklemiş olmasıdır. Çünkü Atatürk’ün kol kanat gerip üzerine titrediği bu Cumhuriyet, “Müslüman Ortaçağı”nı yırtıp aşan büyük bir devrimle kurulmuş, çağcıl felsefesi olan laik bir Cumhuriyettir. Ayrıca, Cumhuriyetin mimarı asker Mustafa Kemal’den başka, yapı harcını karanların önemli bir kesimi de yine O’nun silah arkadaşlarıdır.  

Kuruluş tarihi, sembolik olarak Hun hükümdarı Mete’nin ilk Türk ordusunu yapılandırdığı M.Ö. 209’a dek götürülen (2235 yıl) Türk Silahlı Kuvvetleri, 2007’de bir ihbar telefonu ile başlayan ErgenekonBalyozAy IşığıCasusluk, giderek Kozmik Oda gibi kumpaslarla büyük ölçüde örselenmiş ve sarsılmış olsa da yurdu koruma güç ve yeteneğini henüz yitirmiş değil. Ancakaynı ordunun, 22 yılı geride bırakan bugünkü AKPiktidarının, laik Cumhuriyeti adım adım bir ortaçağ din devletine sürükleyen çekinmez girişim ve düzenlemeleri karşısında Atatürk’ün yüklemiş olduğu Cumhuriyeti koruma  özgörevini, daha da ürküncü, kaygısını yitirmiş olduğu gerçeğini de görmezden gelemeyiz! Kuşkusuz kastımız, AKP etkili ve yetkilileri için bir karabasanadönüştüğünden 2013 yılında yeniden düzenlenmiş olan(kendi sivil darbelerinin önünü açmak için olsa gerek!)ve orduya, siyasi iktidarlara müdahale kapısını aralayanTSK İç Hizmetler Yasası’nın 35. maddesi değildir!Savunduğumuz, siyasi iktidarların hep olağan demokratik kurallarla değişimidir. Son siyasi gelişmeler ve toplumun farklı öbeklerinden iktidara yönelik yükselen tepkiler, anılan değişimin habercisidir ve toplumsal sağduyunun yanında, ülkenin demokrasi birikimi, bu değişimikesinlikle gerçekleştirecektir!

Büyük Atatürk’ün orduya koruma özgörevi yüklediği Cumhuriyet, devrimin, yüz yıl önce yıktığı yarı teokratik düzeni çağrıştıran bir cumhuriyet değildir. Ne var ki özellikle 2017’den bu yana hız kazanmış birbiçimde - laik-demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin yapı taşları bir bir yerinden oynatılırken, tepkisiz kalan kurumlardan birisi de ordudur (komuta kademesi)! zü edilen bu özgörevin gereği iserejimi tanınmaz kılan, üzerinde iyi çalışılmış yönelim doğrultusunda yaşama geçirilen uygulamalar karşısındaitirazdı (karşı sözü olma) ve itiraz olmalıydıOysa bırakınız itirazı, seyirci duruşu sergilenmiş, böylece örtülü de olsa yıkıma ortak olunmuştur. Dahası, dış dinamiklerin gölgesinin düştüğü kendi iç bünyesine dönük düzenlemelere karşı bile ordu, yazık ki yine seyirci konumundadır! Kurumun dinci bir eksene çekilmesi, siyasallaşması, atama ve yükseltmelerde gelenekselhiyerarşik yapının alt üst edilmesi, liyakatın ötelenmesine ilişkin bu yazının sınırlarını zorlayacak çok sayıda somut örnek verilebilir. Siyasallaşmanın son çarpıcı örneği;Jandarma Genel Komutanı orgeneral Arif Çetin’in -görev süresinin bir kez daha uzatılması beklentisiyle 15 Ağustos’ta, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi’nin mezuniyet töreninde, cumhurbaşkanının siyasal mitinglerinde kullandığı sloganlarla süslenmiş ve özenle Türkiye Yüzyılı” (TC.’nin ikinci yüz yılı değil!) vurgusu yaptığı konuşmasıdır. (işe yaramadığının görülmüş olması da bir başka dramdır!)

Oysa Büyük Atatürk’ün, askerlik yaşamı boyuncaeriştiği bütün rütbelere ve sorumluluk aldığı bütün orunlara (makam) layık olduğu için ve seçilerek geldiğini öncelikli olarak TSK üyelerinin anımsaması gerekirBilindiği gibi O, hiç bir oruna sultanları okşayarak ve biat(kişiye bağlılık) ederek gelmemiştir! TSK’nin özellikle omuzu kalabalık generalleri, 30 Ağustos’un 102. yıl dönümü törenlerinde Anıt Kabir merdivenlerini çıkarken, Büyük Atatürk’ün kendilerine yüklemiş olduğu ve bu yazıda dile getirilen “özgörev” eleştirisini yaparak çıkmalıdırlar.

Çok yönlü iç karartıcı bütün olumsuz gelişmelere karşın, Türk ulusunun, anayasanın 2. maddesinde tanımını bulan (laik-demokratik, sosyal bir hukuk devleti) Cumhuriyetimizi sonsuza dek koruyacağına olan inancımızla30 Ağustos’un 102. yıl dönümünde Başkomutan Büyük Atatürk’ü, O’nun silah arkadaşlarını, ayrıca DuatepeKocatepeZafertepe ve Çiğiltepe ileDumlupınar’da can veren şehitlerimizi saygı ve gönül borcu ile anıyoruz.

 

     Doç. Dr. İhsan Tayhani

        Güre / Edremit



Bu yazı 1404 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI