Bugun...


İhsan Tayhani

facebook-paylas
51 yıl sonra ivme kazanan “20 Temmuz” hesaplaşması!
Tarih: 20-07-2025 18:07:00 Güncelleme: 20-07-2025 18:07:00


51 yıl sonra ivme kazanan “20 Temmuz” hesaplaşması!

 

Genel geçer tanımıyla “tarih”, toplumların geride bırakmış oldukları evreleri, yer, zaman, tarih belirterek, belgelere dayalı biçimde ve sebep-sonuç ilişkisi içerisinde inceleyip yorumlayan bir disiplindir. Bireysel tarih bilincini oluşturan; aile, okul ve çevredir. Toplumsal tarih bilinci ise toplumların geçmişte yüz yüze kalmış oldukları kimi sarsıcı (travmatik) olaylarla şekillenir. Her ikisi de yön belirleme ve geleceği kurgulama bakımından yaşamsal önemdedir.

 

Kıbrıs Türkünün, 1878’den beri halen vermekte olduğu var oluş savaşımı, söz konusu “tarih bilinci” oluşumuna katkı yapacak bir biley taşı olmalıdır! Kıbrıslı Türklerin, 1950’lerden itibaren derin izler bırakmış olan pek çok çatışmalı olay içerisinde, özellikle 1963 -1974 aralığındaki 11 yıllık yaşantılarına bakmak yeterlidir. Bugün 50 yaş ve altındakilerin, kimi dönemlerde - siyasal kaygılarla- yalın gerçeklerin gözden kaçırıldığı bir eğitim dizgesinden beslendi iseler, veya aile bireylerinin sözlü anlatımlarından olası yoksunlukları varsa; Türk askerinin, 20 Temmuz 1974’te neden adaya geldiğini kavramakta zorlanmaları doğaldır! Bu nedenledir ki az da olsa içeride de GKRY’den yükselen “Türk askeri adada işgalcidir!” korosuna katılanlara rastlanıyor.

 

Terör örgütü üyesi Nikos Sampson’un, 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı gerçekleştirdiği darbenin temel amacının, “etnik temizlik” yoluyla ENOSİS’i (katma) gerçekleştirmek olduğu unutulmamalıdır. Başbakan Yardımcısı olarak Erbakan’ın da yer aldığı, Bülent Ecevit yönetimindeki dönemin 37’inci Koalisyon Hükümeti,  Nikos Sampson’un tuzağını erken görmüş ve Kıbrıs Türküne yönelik soykırımı önlemek üzere 1960 tarihli “Garanti Antlaşması”na dayalı olarak, 20 Temmuz 1974’te Türk Silahlı Kuvvetleri’ne harekât emrini vermiştir.

 

             Anılan harekât,  asla bir işgal girişimi olarak değerlendirilemez! Çünkü 1974 Mutlu Barış Harekâtı ile Kıbrıs Türkü soykırıma uğramaktan kurtarılmış, özgürlüğüne kavuşmuştur. Ada, 51 yıldır barış ve huzur içerisindedir. Ayrıca Barış Harekâtı, devletleşme sürecinin zeminini oluşturmuştur. 15 Kasım 1983’te bağımsızlığını ilan eden, ancak BM’nin aldığı 541 ve 550 sayılı kararlar uyarınca yok hükmünde sayılan ve Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımadığı KKTC. - ne yazık ki - 51’inci yıl dönümünde yeniden, çok yönlü ve sancılı bir sürece girmiş bulunuyor.

 

            2002’de iktidara gelen ve Kıbrıs konusunda Denktaş’ı da karşısına alarak dış politika üreten Ankara’daki siyasi irade, son yıllarda “iki devletli çözüm” modelini benimsemiş gözükmektedir. KKTC.’nin, 2022’de, bayrağı ile Türk Teşkilatları Birliği’ne gözlemci üye olarak katılmış olması da kuşkusuz Türkiye’nin diplomatik bir başarısı idi. Dahası, teşkilat üyesi kardeş devletlerin gecikmeli de olsa KKTC.’yi tanımaları beklentisi içerisine bile girilmişti. Ne ki 2024 sonu ve 2025 Mart ayında, üç kardeş ülkenin GKRY’ye peş peşe Büyükelçiler atatdıkları görüldü. İlk adım Özbekistan’dan geldi, Kazakistan daha ileri bir adım atarak Lefkoşa’da Büyükelçilik açma kararı aldı. Türkmenistan’ın da İtalya’daki Büyükelçisini GKRY’ye Büyükelçi olarak atadığına tanık olundu. Bu diplomatik adımların, Türk Devletleri Teşkilatı’nda görüşülmeden ve Ankara yönetimini bilgilendirmeden atılmış olması ise konuyu daha da anlamlı kılmıştır.

 

            Uluslararası ilişkilerde duygusallığa yer olmadığı bir kez daha anlaşılmış olmalıdır! Kardeş bilinen ülkelerin söz konusu diplomasi hamlesi, çıkara dayalıdır! Nisan 2025’te, Semerkant’taki Orta Asya AB zirvesinde kurulan stratejik ortaklık gereği sunulan 12 milyar Euro’luk yatırım paketinin belirleyici olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda Türkiye’nin beklentileri çökmüş, daha da ürküncü, GKRY’nin, adadaki tek yasal otorite olduğu tezi güç kazanmıştır. Diğer bir deyişle Türk askerinin adada “işgalci” olduğu savının arkasında durulmuştur.  Anılan bu gerçek karşısında Türkiye’nin, resmi bir tepki ver(e)memiş olması da acı vericidir. Acaba, AKP’nin 12 Temmuz Kızılcahamam kampında üst düzeyde dillendirilen; ‘Adriyatik’ten Çin’e derin esintiler” böyle mi estirilecektir?

 

“20 Temmuz 1974 Barış ve Özgürlük  Bayramı” mızı bu yürek sıkışıklığı içinde kutluyor, Kıbrıs Türk Milli Mücadelesi’nin öncüleri başta Dr. Fazıl Küçük ile Rauf Raif Denktaş ve Kıbrıslı tüm toplum önderlerinin, 1974 Barış Harekâtı’nı gerçekleştiren 37’inci T.C. Hükümeti üyelerinin, ayrıca harekât  sırasında şehit düşen mücahit ve Mehmetçiklerin  anıları önünde saygı ile eğiliyor, onlara gönül borcumuzu sunuyoruz.

 

                                                                                               Doç. Dr. İhsan TAYHANİ  / 19. 07. 2025



Bu yazı 934 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI