Bugun...


İhsan Tayhani

facebook-paylas
Çanakkale Deniz Zaferi ve emperyalizmin
Tarih: 19-03-2025 15:22:00 Güncelleme: 19-03-2025 15:22:00


Çanakkale Deniz Zaferi ve emperyalizmin 

 

Yaklaşık bir ay süreli 18 Mart 1915 Deniz Savaşı, Çanakkale’nin, denizden geçilemeyeceğini tarihin belleğine kaydeden unutulmaz bir savunma savaşıdır. 25 Nisan ise Mustafa Kemal’in askerlerinin, emperyalist saldırganlara karadan da geçit vermedikleri ve sekiz buçuk ay süren (bahar-yaz-sonbahar-kış) Çanakkale kara savaşlarının başlangıç tarihidir. 1914’te başlayıp, dört yıla yayılan Birinci Dünya Savaşı’nın, pek çok önemli temel nedenleri vardır. Bunlar arasında başat olanı; emperyalizmdir! Dönemin, birer yüzen kale niteliğindeki İngiliz ve Fransız zırhlıları, yüz on yıl önce tam da bu nedenle Çanakkale Boğazı’na abandılar! 

 

İngiltere Deniz Bakanı Churchill’in öngörüsü uyarınca; itilaf devletlerine ait donanma, Çanakkale Boğazı’nı geçerek Marmara’ya açılacak ve en geç bir ay içerisinde İstanbul’u işgal edecekti. Cevat Paşa (Çobanlı) komutasındaki Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’nın; Yüzbaşı Hakkı’sından, Ezineli Yahya Çavuşu’na ve Savranlı Seyit Onbaşı’sına kadar tüm yurtseverleri, saldırgan İngiliz ve Fransız donanmalarının en ünlü zırhlılarını boğazın sularına gömerek “Çanakkale denizden geçilmez!” destanını yazdılar. Deniz yenilgisinden sonra, 25 Nisan’da başlattıkları karadan saldırıları da 25 Şubat 1915’ten itibaren Maydos’ta (Eceabat) bulunan 19’uncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in, dehası ve cesareti ile ördüğü duvara çarptı ve Gelibolu yarımadası, “karadan da geçilmez” kılındı. 

 

Dünya Savaş Tarihi sayfalarında yer almış bulunan bu olağanüstü başarıya karşın, dört yıl süren savaş, ittifak güçlerinin yenilgisi ile sona erdiğinde, Almanya ile birlikte savaşan Osmanlı da yenik devlet konumuna düştü ve işgallerin önünü açan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamak durumunda kaldı.  Birkaç gün sonra da antlaşmanın 7’inci maddesi uyarınca Anadolu üzerindeki İngiliz, Fransız ve İtalyan işgalleri başladı. Megalo Idea (Büyük Düş / Helen Yurdu) özlemi ile yatıp kalkan Yunanlar da 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkarılarak Batı Anadolu’nun işgali ile görevlendirildi. 

 

İşte, Tanrı’nın ve tarihin Anadolu insanına en büyük armağanı, Anafartalar komutanı Mustafa Kemal Paşa (38 yaşında bir tuğgeneral), 1919’un bu tükenmişlik ortamında bir kez daha tarih sahnesine çıkarak  dağınıklık içindeki Anadolu insanını örgütledi, bütün yurtseverleri kurtuluş hedefine kilitledi ve yaklaşık üç buçuk yıl süren kanlı bir boğuşmadan sonra, emperyalistlerin çıkara dayalı paylaşım heveslerini kursaklarında bıraktı! Söz konusu bu aşağılık paylaşımı görmek için de önce onların, kendi aralarında yaptıkları ara antlaşmalara (1915, 1916, 1917)  ve paylaşımın son şeklinin verildiği 10 Ağustos 1920 tarihli Sèvres Antlaşması’na bakmak yeterlidir!  Anadolu’nun nasıl dilim dilim doğrandığını gösteren Sèvres de bir “Barış” antlaşması olarak dayatılmış, ancak eşsiz yurtsever Mustafa Kemal Paşa tarafından yok hükmünde sayılmıştır. 

 

Emperyalizm, yüz on yıl önce Anadolu üzerindeki ilk bölme-parçalama tasarımını, sert gücün yanında (orduları ile), etnik ve dinsel temelli isyanları da kışkırtarak yaşama geçirmek istemişti, ama başaramadı! Orta Doğu’da uygulamaya sokulan ve Arap Baharı veya BOP olarak adlandırılan ve umulanın da alındığı yeni emperyal sürüm ise 2000’li yılların başlarından beri Türkiye üzerinde; ardışık olarak Brüksel, OsloLondraBirinci İmralı provalarından, özellikle şimdilerde Suriye’de biçimlendirilen yeni jeo-politik yapıdan sonra, güncellenerek uygulamaya geçirilmiş bulunuyor. Bu sürümün de “Barış Antlaşması” olarak dayatılmakta olduğuna özellikle dikkat edilmelidir!

 

İçeride ve güney sınırlarımız ötesindeki son birkaç aylık gelişmeler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, yeniden kurgulanan bir emperyal tuzağın içine çekilmiş olduğunun izlerini taşıyor. Emperyalizmin değirmenine su taşıyanların da konuşmalarında sıklıkla “emperyalizm” vurgusu  yapmaları  şaşılası bir  çelişkidir! Çanakkale zaferi yıl dönümlerinde geleneksel olarak verilen hamasi (yiğitlikten dem vuran) söylevler ve/veya demeçler, eğer tarihsel arka plan derinliğinden yoksunsa, algı oluşturmaktan öteye gitmez! Oysa, Anadolu coğrafyasını bizlere yurt yapan  ve salt Çanakkale’de, elli bini aşkın şehidin ruhlarını incitmeyecek yönetsel bir duruşa ve saydam bir politikaya gereksinim var! 

 

Yüz on yıl önce Çanakkale’yi geçilmez kılan deniz ve kara savaşları şehitlerimizin hepsine gönül borcumuzu sunuyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahraman yurtseverlerin anıları önünde saygı ile eğiliyor ve onlara öteki alemde ışıklı bir ruh dinginliği diliyoruz. 

 

Doç. Dr. İhsan Tayhani



Bu yazı 106 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI