##AfD’nin Yükselişi ve Aşırı Sağ Tartışması: Almanya’nın Siyasi Dönüm Noktası Üzerine Derinlemesine Bir Analiz##
Giriş
Almanya'da Alternative für Deutschland (AfD), özellikle Doğu eyaletlerindeki güçlü desteğiyle ülkenin ikinci büyük partisidir. Ancak, bu yükseliş, sadece göçmen karşıtı söylemlerle değil, aynı zamanda demokratik kurumlara yönelik eleştiriler, tarihsel revizyonizm ve ırkçılık suçlamalarıyla da ilişkilidir. Bu çalışma, AfD’nin yükselişini ve aşırı sağ damgasını detaylı bir şekilde analiz ederek, bu gelişmelerin Almanya’nın iç ve dış politikalarına olan etkilerini anlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Avrupa genelindeki sağ popülizm trendleriyle karşılaştırmalı bir perspektif sunulacaktır.
I. AfD’nin Yükselişinin Temel Nedenleri
1. Göçmen ve Mülteci Politikalarına Tepki: Kültürel ve Güvenlik Kaygıları
2015 mülteci krizi, Almanya’da siyasi ve toplumsal yaşantıyı köklü biçimde değiştirmiştir. Angela Merkel’in “Wir schaffen das” (Bunu başaracağız) sloganıyla uygulamaya konulan açık kapı politikası, yaklaşık 1,2 milyon mültecinin Almanya’ya girişine neden olmuştur. Bu durum, özellikle Doğu Almanya’daki bölgelerde kültürel kayıplar ve güvenlik kaygılarını artırmış, bu bölgelerdeki halkın tepkisini toplamıştır (Böhm, 2018). AfD, bu kaygıları siyasi söylemin merkezine koyarak, “Deutschland zuerst” (Almanya önce, Almanlar önceliklidir) sloganıyla milliyetçi ve göçmen karşıtı politikalarını güçlendirmiştir. Bu söylemler, sadece ekonomik ve güvenlik kaygılarının değil, aynı zamanda kültürel kimlik kaybı korkularının da yansımasıdır. Ancak, özellikle genç ve eğitimli seçmenler arasında bu desteğin ideolojik bağlılık değil, hükümetin entegrasyon politikalarına duyulan tepkiden kaynaklandığı da gözlemlenmektedir (Decker, 2020).
2. Geleneksel Partilere Güvensizlik ve Protesto Oyları
Almanya’da CDU/CSU ve SPD gibi geleneksel partilerin uzun süreli koalisyonları, halkta statüko ve yeniliklere karşı direnç olarak algılanmıştır. Özellikle Doğu Almanya’da ekonomik eşitsizlik, yüksek işsizlik ve düşük yaşam standartları, bu bölgedeki seçmenlerin geleneksel partilere olan güvensizliğini artırmıştır. 2019 Saksonya ve Brandenburg eyalet seçimlerinde AfD’nin oy oranları sırasıyla %27,5 ve %23,5 seviyesine ulaşmış, bu da onun güçlü bir protesto ve alternatif parti haline geldiğinin göstergesidir (Statista, 2020). Bu durum, halkın mevcut politik düzene alternatif arayışının ve değişim talebinin bir yansımasıdır.
3. Ekonomik Krizler ve Enflasyonun Etkisi
Ukrayna savaşının ardından enerji fiyatlarındaki artış ve küresel enflasyon, Almanya’da yaşam maliyetlerini yükseltmiş ve ekonomik kaygıları derinleştirmiştir. 2022 yılı itibarıyla enflasyon oranı %7,9 seviyesine ulaşmış, bu da son 40 yılın en yüksek enflasyon oranıdır (Destatis, 2023). AfD, hükümetin enerji ve ekonomi politikalarını eleştirerek “halkın sesi” olduğunu iddia etmiş, ekonomik güvensizlikten beslenen yeni bir seçmen kitlesini kazanmıştır.
4. Pandemi Sürecinde Siyasi İklim ve Özgürlük Mücadelesi
COVID-19 pandemisi, Almanya’da sert kısıtlamalar ve aşı zorunluluğu uygulamalarını beraberinde getirmiştir. AfD, bu uygulamaları “devlet baskısı ve temel hakların ihlali” olarak eleştirmiştir. Pandemi sırasında organize edilen aşı karşıtı protestolar ve özgürlük talepleri, partinin “özgürlükleri savunan” söylemlerini güçlendirmiştir (Pfaff, 2021). Bu süreç, pandemi politikalarına şüpheyle yaklaşan heterojen bir grubu AfD’ye yakınlaştırmış ve onun tabanını genişletmiştir.
II. AfD’nin Aşırı Sağ Olarak Nitelendirilmesinin Nedenleri
1. Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı İddiaları
AfD’nin bazı liderleri, “Büyük Değişim” (Großer Austausch) teorisini savunmakta ve bu teoriye göre, Almanya nüfusu Müslüman göçmenler tarafından kasıtlı olarak değiştirilmektedir. Bu, bir tür ırkçı ve göçmen karşıtı komplo teorisidir ve parti içinde çeşitli seviyelerde ırkçı söylemler belgelenmiştir (Bruns et al., 2020). Saksonya’daki AfD lideri Jörg Urban, bu teoriyi açıkça benimsemiş ve kamuoyunda tartışmaya açmıştır. Ayrıca, parti içindeki bazı üyelerin ırkçılığa dayalı söylemleri ve göçmen karşıtı aşırılıkların varlığı, AfD’nin aşırı sağ etiketi ile anılmasına neden olmaktadır.
2. Anayasayı Koruma Dairesi’nin Takibi ve İzleme Kararları
2021’de Almanya’nın Anayasa Koruma Dairesi (BfV), “Flügel” (Kanat) adlı radikal sağcı iç grubunu “aşırı sağ örgüt” ilan etmiş ve parti üzerinde resmi gözetim kararı almıştır. Bu karar, AfD’nin demokratik anayasal düzen için potansiyel bir tehdit olarak görülmesine neden olmuştur (Bundesamt für Verfassungsschutz, 2021). Bu gelişme, Almanya’daki demokratik kurumların aşırı sağ faaliyetlere karşı alınan önemli bir önlemi temsil etmektedir.
3. Nazi Dönemi ve Tarihsel Revizyonizm
AfD’nin Thüringen lideri Björn Höcke, Berlin’deki Holokost Anıtı için “utanç anıtı” ifadesini kullanmış ve büyük tepki çekmiştir. Bu tarz açıklamalar, partinin Nazi geçmişiyle yüzleşmeyi reddetme ve tarihsel revizyonizm çizgisinde ilerlediğinin göstergesidir (Amadeu Antonio Stiftung, 2017). Bu söylemler, partinin aşırı sağ ve milliyetçi çizgide olduğunu belirginleştirmiştir.
4. Demokratik Kurumlara Yönelik Popülist ve Anti-Demokratik Tavırlar
AfD, medyayı “Lügenpresse” (Yalan Basın) olarak nitelendirmekte, yargı bağımsızlığı ve hukuk sistemine karşı güvensizlik göstermektedir. Bu tutum, liberal demokrasiye ve temel özgürlüklere yönelik tehdit olarak algılanmaktadır (Mudde, 2019). Bu bağlamda, partinin söylemleri ve politikaları, aşırı sağ ve popülist eğilimin belirgin örnekleri olarak görülmektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
AfD’nin yükselişi, göçmen karşıtı söylemler, ekonomik krizler ve geleneksel partilere duyulan güvensizlik gibi temel nedenlere dayanmakla birlikte, partinin ırkçı söylemleri, tarihsel revizyonizmi ve demokratik kurumlara meydan okuyan tutumları nedeniyle aşırı sağ etiketi ile anılmaktadır.
Almanya’nın siyasi geleceği açısından, AfD’nin sistem içerisine entegre olmaya çalışması ve demokratik sınırlar içinde kalması önemli bir sorudur. Eğer geleneksel partiler, göç, ekonomi ve demokrasi konularında daha kapsayıcı ve etkin politikalar geliştiremezse, AfD’nin desteği artmaya devam edebilir. Bu durumda, sağ populizmin demokratik değerler üzerindeki etkisi büyüyebilir, Almanya’nın demokratik yapısı ve toplumsal barış ciddi anlamda risk altına girebilir.
Gelecekte, siyasi kutuplaşmanın azaltılması ve kapsayıcı politikaların geliştirilmesiyle, AfD’nin yükselişi sınırlandırılabilir. Ancak, aşırı sağın meşruiyet kazanması ve demokratik normların zayıflaması, Almanya’nın uzun vadeli istikrarı açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Birol Keskin
Kaynaklar
Böhm, A. (2018). The Rise of the AfD and the Refugee Crisis. Springer.
Decker, F. (2020). Right-Wing Populism in Germany. Nomos.
Bundesamt für Verfassungsschutz (2021). Verfassungsschutzbericht 2021.
Bruns, M., et al. (2020). Theories of Cultural Replacement. Journal of Political Ideologies.
Amadeu Antonio Stiftung (2017). Tarihsel Revizyonizm ve Almanya’da Aşırı Sağ.
Mudde, C. (2019). The Far Right Today. Polity Press.
Destatis (2023). Enflasyon ve Ekonomik Göstergeler Raporları.