Bugun...


Birol Keskin

facebook-paylas
# Bir sendikacı gözüyle #
Tarih: 17-01-2025 14:10:00 Güncelleme: 17-01-2025 14:10:00


# Bir sendikacı gözüyle # 

Türkiye’de Sendikal Hareketin Gerileyişi ve Almanya ile Karşılaştırmalı Bir Analiz

Türkiye’de sendikal hareket, özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra sistematik bir şekilde gerilemiş ve günümüzde neredeyse etkisiz hale gelmiştir. Bu süreç, çalışan haklarını ciddi şekilde olumsuz etkilemiş ve iş güvencesinden sendikal örgütlenmeye kadar birçok alanda gerilemelere yol açmıştır. Oysa sendikalar, işçilerin haklarını koruyan ve sosyal adaleti güçlendiren temel kurumlardan biridir.

Türkiye’de sendikal hareketin zayıflamasının ardında birçok sosyo-ekonomik ve sosyo-politik neden bulunmaktadır. 1980 darbesi sonrası çıkarılan yasalar, sendikaların örgütlenme ve grev haklarını ciddi şekilde sınırlandırmış, sendikal faaliyetler devlet denetimine alınmıştır. Bu durum, sendikaların toplumda "tehdit unsuru" olarak görülmesine neden olmuş ve sendikalara yönelik negatif bir algı oluşmuştur. Türkiye’nin siyasi tarihinde sendikalar, çoğu zaman işçilerin yanında olmakla değil, ideolojik bir tehdit olarak, özellikle de komünizmle ilişkilendirilerek ötekileştirilmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün anlamının değiştirilerek "Bahar Bayramı"na dönüştürülmesidir. Bu durum, emek mücadelesinin sembolik öneminin bile bastırıldığını göstermektedir.

Sendikaların siyasi yapılarla ilişkisi, özellikle sol ve sosyal demokrat partilerle olan bağları açısından da değerlendirilmelidir. Dünyanın birçok ülkesinde sendikalar, sosyal demokrat ve sol partiler için önemli bir toplumsal ve politik taban oluşturur. Bu işbirliği, hem işçi haklarının geliştirilmesinde hem de sosyal adalet politikalarının hayata geçirilmesinde kritik bir rol oynar. Almanya'da bu ilişki oldukça kurumsal bir yapıdadır. Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ile sendikalar arasındaki bağ, işçi haklarının güçlendirilmesi ve sosyal politikaların geliştirilmesinde belirleyici olmuştur. Özellikle Alman Sendikalar Birliği (DGB), SPD ile işbirliği yaparak işçilerin çıkarlarını siyasi arenada temsil etme konusunda önemli bir rol üstlenmiştir.

Almanya’da sendikalar, Ortak Karar Alma (Mitbestimmung) modeli sayesinde işverenlerle işçi temsilcilerinin şirket yönetiminde söz sahibi olmasını sağlar. Özellikle büyük ölçekli şirketlerde işçi temsilcileri, yönetim kurullarında yer alarak stratejik karar süreçlerine katılırlar. Türkiye’de ise böyle bir katılım mekanizması bulunmamaktadır. Türkiye'de işçiler, karar alma süreçlerinden tamamen dışlanmış durumdadır.

Almanya’da işçilerin grev hakkı anayasal güvence altındadır ve sendikaların grev çağrısı yaptığında geniş bir katılım olur. Türkiye’de ise grev hakkı çeşitli yasal kısıtlamalarla neredeyse işlevsiz hale getirilmiştir. 1980 sonrasında grevler, "milli güvenlik", "genel sağlık" ve "kamu düzeni" gibi gerekçelerle sık sık yasaklanmış, işçiler greve çıkmaktan çekinir hale getirilmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, Türkiye’de sendikalaşma oranı 2022 itibarıyla %14 civarındayken, Almanya’da bu oran %18-20 arasında değişmektedir. Ancak Almanya’da toplu iş sözleşmelerinin kapsayıcılığı daha yüksektir.

Almanya’da ayrıca, işsizlik ve ekonomik kriz dönemlerinde devlet ve sendikalar işbirliği yaparak işçilerin mağduriyetini azaltmayı hedefler. Örneğin, COVID-19 pandemisi sırasında Almanya, Kurzarbeit (kısa çalışma ödeneği) uygulamasıyla işçilerin işsiz kalmasını önlerken, Türkiye’de benzer önlemler yeterince etkili şekilde uygulanamamıştır.

Türkiye’de ise sendikaların siyasi partilerle ilişkisi oldukça sınırlıdır. Özellikle sendikaların sol veya sosyal demokrat partilerle yakın ilişki kurmaları, politik baskılar nedeniyle zorlaştırılmıştır. Bu durum, sendikaların siyasal süreçlere müdahil olmasını ve işçi haklarını savunacak politikaların geliştirilmesini engellemiştir. Oysa tarihsel olarak sendikaların sosyal demokrat partilerle işbirliği içinde olması, işçi sınıfının haklarının korunmasında ve genişletilmesinde önemli bir etkendir. Türkiye’de sendikal hareketin güçlenebilmesi için sendikaların siyasetten tamamen izole edilmesi değil, demokratik çerçevede siyasal süreçlere katılımının teşvik edilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, Almanya’da sendikal hareketler zaman zaman zayıflasa da yapısal olarak güçlüdür ve işçilerin haklarını koruma konusunda sistematik bir rol üstlenir. Türkiye’de ise sendikalar, politik ve yasal engeller nedeniyle zayıflamış ve işçi haklarını savunma gücünü büyük ölçüde kaybetmiştir. Türkiye’nin daha adil bir çalışma yaşamı inşa edebilmesi için sendikal hakların genişletilmesi, sendikal faaliyetlerin özgürleştirilmesi ve toplumsal algının değiştirilmesi gerekmektedir. Almanya’daki sosyal diyalog ve ortak karar alma modelleri, Türkiye için önemli bir örnek teşkil etmektedir. Ayrıca sendikaların sosyal demokrat ve sol partilerle işbirliği yapabilmesi, işçi haklarının korunması ve genişletilmesi için kritik bir adımdır.

Birol Keskin



Bu yazı 1227 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI