Kaçılmaz Gerçekler ve Adaletin Gölgesi
Gerçekler, sadece zamanın arkasına saklanmaz; zaman, onları birer birer açığa çıkarır. Ne kadar örtmeye, bastırmaya çalışsan da, bir gün gelir, vicdansızlığın ya da kötülüğün gölgesinde kalmış her şey, iç yüzüyle birlikte ifşa olur. Çünkü gerçek, her şeyin temelidir; her düşünce, her eylem, her söz bu temel üzerine inşa edilir. Ne kadar karanlık bir köşeye saklarsan sakla, bir gün ışık, o karanlıkları aşar. Gerçek, ışıkla birlikte, kendini bulur.
Adalet, bazen yalnızca bir idealdir; bazen en yüksek sesin en doğruyu bile çürütme gücü vardır. Güçlülerin elinde şekillenen bu dünya, çoğu zaman hak ve doğruyu kucaklamaz. Masumiyetin sesi, gürültü içinde kaybolur, ancak adaletin gölgesi her zaman zamanla üzerine gelir. Gerçekler, er ya da geç, bir gün mutlaka yerini bulur. Her gizli karanlık, eninde sonunda gerçeğin ışığıyla aydınlanır. O ışık, tüm karanlıkları sarar ve bir zamanlar saklı kalmış olan her şey ortaya çıkar.
Bir çiçek kokusu, bir umut, bir toprak parçası... Bazen göz ardı edilir, ya da basit bir detay gibi görülür. Ama kimse sormaz: Belki ben de bu toprağa bir gül dikmişimdir, belki bir bahar bırakmışım, kimse görmedi. Adalet dediler, ama gözleri kapalıydı. Kırık dalı gördüler, ama ben avuçlarımda bir çiçek büyütüyordum. Bunu söyledim, sustular.
Ve o zaman gelir ki, gerçekler vicdansızların peşinden gider. Kaçmaya çalışsalar da, bir gün o gerçeklerin sesi her şeyi sarmaya başlar. Her şey netleşir, tüm gizli karanlıklar aydınlanır. Gerçek, vicdanla yüzleşmeyen birini hiçbir zaman rahat bırakmaz; bir şekilde, bir yerde, bir zaman diliminde o kişi gerçeğin yüzüne bakmak zorunda kalır. Gerçek, her şeyin başlangıcı ve bitişi, kaçınılmaz bir yüzleşmedir.
Bazen masumiyet, sistemin yazdığı kanunlarla yetmez; bazen susmak, ağızdan çıkan her sözcüğü boğar. Bazen doğruyu anlatmak, onun tam anlamını ifade etmeye yetmez. Çünkü bu dünyada adalet, çoğu zaman güçlünün elindedir. Ancak unutma: Bir toprak varsa, oraya düşen her çiçek, bir gün köklerinden yeşerir. Toprak ne kadar kurusa da, umut hiçbir zaman tükenmez. Gerçek, bu evrensel döngüde, tıpkı bir çiçek gibi, ölümsüzdür. Her zaman var olacaktır.
Gerçekler, kendilerine ölümsüzlük arayan bir huy edinmiş gibidir. Zaman, onları örtmeyi değil, daha çok açığa çıkarmayı getirir. Zorluklarla, acılarla, haksızlıklarla… Bir gün tüm bu karanlıklar ışığa döner. Nihayetinde her şey yerli yerine oturur; dünya, kendi içsel denge ve düzenine kavuşur. O zaman, adaletin gölgesi altında, bir huzur doğar. Çünkü adalet, kendi içine dönen bir süreçtir; gerçekleri içselleştirip kabul etmek, nihayetinde her insanın yüzleşmesi gereken bir hakikattir. Cennet de, cehennem de, bu dünyadadır, son kertede.
Birol Keskin