Siyasetin Çıkmazı: Alternatifsizlik ve Algı Yönetimi
Günümüz siyasetinde yaşananlar, halkı giderek daha fazla alternatifsiz bırakıyor. Sol ideolojiye ait değerler, kapitalizmin hegemonik gücü karşısında sistematik olarak aşındırılırken, siyaset kurumu kendi hatalarıyla halkı savunmasız ve muhalefetsiz bırakıyor. Bu sürecin en somut örneklerini son dönemde Almanya ve Türkiye’de gördük.
Geçtiğimiz hafta Almanya'da CDU ve FDP, popülizm uğruna, 1933’ten bu yana faşizme karşı inşa edilen demokratik bariyeri yıkarak AfD ile işbirliği yaptı. Bu hamle, Almanya’nın siyasi tarihinde büyük bir kırılmaya yol açtı. Faşizmin yeniden meşruiyet kazanabileceği olasılığı, halk nezdinde büyük bir korku ve kutuplaşma yarattı. Aynı dönemde Türkiye’de, yıllardır "terörist başı" olarak tanımlanan Öcalan'a, MHP lideri tarafından Meclis’te konuşma yapması için çağrıda bulunuldu. Dahası, uluslararası toplum tarafından terörist olarak görülen bir figür, bugün Suriye’nin yönetiminde söz sahibi olabilecek bir pozisyona geldi.
Bu gelişmeler bize ne anlatıyor?
1. İdeolojiler ve Pratikler Arasındaki Çelişki
Siyaset, uzun yıllardır oluşturduğu ideolojik bariyerleri kendi pragmatizmi uğruna yıkıyor. Sağ ve muhafazakâr partiler, kendi koydukları "kırmızı çizgileri" popülist dalgalara kapılarak birer birer ihlal ediyor. Faşizme karşı dik duruşuyla bilinen CDU, bugün Almanya’da AfD ile işbirliği yapabiliyor. Türkiye’de MHP gibi milliyetçi bir parti, yıllarca "devlet düşmanı" ilan ettiği bir figüre Meclis’te söz hakkı verilmesini gündeme getirebiliyor. Bu çelişkiler, siyasi aktörlerin yalnızca güç dengelerine odaklandığını ve ilkesel siyaset anlayışının hızla çöktüğünü gösteriyor.
2. Halkın Alternatifsiz Bırakılması ve Umutsuzluk Sorunu
Dünya genelinde siyasetin merkezinde yer alan ana akım partiler, yıllar içinde neoliberal politikaları içselleştirerek sol alternatifleri marjinalize etti. Küresel düzeyde sol partiler, ya sistemin bir parçası haline getirildi ya da kendi iç çelişkileri ve başarısızlıkları nedeniyle etkisizleşti. Bu durum, halkın gerçek bir muhalefet seçeneğinden mahrum kalmasına yol açtı. Sonuç olarak, insanlar ya "kötünün iyisini" seçmeye zorlanıyor ya da tamamen siyasetten uzaklaşarak otoriter rejimlerin güçlenmesine zemin hazırlıyor.
Sistem, halkı sadece alternatifsiz bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda siyasetten tamamen soğutuyor. İnsanlar "değişim mümkün değil" algısına kapıldığında, otoriter eğilimler daha da güçleniyor. Umutsuzluğu kırmanın yolu, yerel örgütlenmeleri ve halkın doğrudan karar alma süreçlerine dahil olmasını teşvik etmekten geçiyor.
3. Medyanın Algı Yönetimi ve Dijitalleşme
Günümüzde medya, büyük ölçüde sermaye sahiplerinin ve siyasi iktidarların kontrolü altında. Dijital, yazılı ve görsel medya, gerçekleri tarafsız bir şekilde sunmak yerine belirli ideolojik çerçevelere hizmet eden bir propaganda aracına dönüşmüş durumda. Ana akım medya, halkın bilinçli kararlar almasını engelleyerek, onları yönlendirilmiş algılar içinde tutuyor. Bu durum, halkın olan biteni doğru analiz etmesini neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Ancak geleneksel medya üzerindeki bu baskıya rağmen, dijital medya ve bağımsız gazetecilik alternatif bilginin yayılmasını sağlıyor. Halkın bilinçlenmesi için bağımsız medya platformlarını desteklemek ve yeni medya araçlarını etkin kullanmak kritik bir öneme sahip. Sosyal medya, bloglar ve dijital aktivizm, geleneksel medyanın manipülasyonuna karşı güçlü bir alternatif olabilir.
4. Popülizme Karşı Alternatif Politikalar Üretmek
Siyasette popülist dalgaların yükselmesi, halkın ekonomik ve sosyal sorunlarının çözülmemesinden kaynaklanıyor. Mevcut düzeni eleştirmek kadar, halkın gerçek taleplerine uygun yeni politikalar üretmek de gerekiyor.
Popülist partiler, halkın ekonomik ve sosyal kaygılarını istismar ederek güç kazanıyor. Sol siyaset, yalnızca sistemi eleştirmekle kalmamalı, aynı zamanda halkın temel sorunlarına yönelik somut ve uygulanabilir politikalar üretmelidir. Aksi takdirde, popülist partiler her zaman güçlü bir seçenek olarak kalacaktır. Eğer sol, halkın somut taleplerine çözüm sunamazsa, insanlar mevcut düzenin hatalarını bile bile sağ popülist veya otoriter liderlere yönelmeye devam edecektir.
Ne Yapmalı? :
Tüm bu süreçler, demokrasinin ve halk iradesinin giderek daha fazla tehdit altında olduğunu gösteriyor. Ancak bu gidişata karşı koymak hâlâ mümkün.
Bağımsız Medyanın Güçlendirilmesi: Algı yönetimine karşı en etkili silah, bağımsız ve özgür basının desteklenmesidir. Alternatif medya kanalları, dezenformasyona karşı halkı bilinçlendirmek için daha aktif rol almalıdır.
Solun Yeniden İnşası: Kapitalizmin hegemonik gücüne karşı gerçek bir alternatif yaratmak için sol ideolojinin kendini yenilemesi gerekiyor. Geçmişin hatalarından ders çıkararak, halkın gerçek sorunlarına çözüm üreten bir siyasi hareket inşa edilmelidir.
Halkın Bilinçlendirilmesi: Siyasetin popülist ve manipülatif doğasına karşı halkı bilinçlendirmek en kritik adımdır. Eğitim, sivil toplum örgütlenmeleri ve yerel inisiyatifler, insanların siyasi süreçlere daha aktif katılımını sağlamalıdır.
Yerel Örgütlenmelerin Güçlendirilmesi: Halkın siyasete olan ilgisini artırmak için yerel yönetimler ve sivil toplum hareketleri, doğrudan katılım mekanizmaları geliştirmelidir. Küçük çaplı ama etkili yerel hareketler, geniş çaplı bir dönüşümün temelini oluşturabilir.
Sonuç:
Yaşananlar demokrasi için ciddi bir uyarıdır. Ancak tarih bize gösteriyor ki, halklar bilinçlendiğinde ve örgütlendiğinde, sistemin dayattığı alternatifsizliği aşmak mümkündür. Gerçekleri anlatmak ve halkı doğru bilgilendirmek, bu süreçte en büyük sorumluluğumuzdur. Umutsuzluğu kırmak, insanlara yalnızca mevcut sistemin çürümüşlüğünü göstermekle değil, aynı zamanda yeni bir alternatif sunmakla mümkündür.
Birol Keskin