Ferihan Karasu
MAHSUNİ ŞERİF’den EDİP AKBAYRAM’a
Mahsuni Şerif ‘in sadece türküleri ile değil dostluğu ile de ailemizde özel bir yeri olmuştur.
1990 yılların sonında Kuzey Eğe’de mekanımızda mihman olduğun da günlerce usumuzdan silinmiyecek sohbetlerine eşlik ettik.
Adım adım gezdiği Anadolu’dan anılarını anlatırdı. Kah hüzünlenirdik, kah gülerdik ağlanacak halimize.
Eserlerin okuyarak meşhur olan bazı sanatçılara kırgındı.
“Benim eserlerim ile meşhur oldular ama eserimi okurken eser sahibi Aşık Mahsuni demiyorlar.”
Onların adları bizde saklı kalsın.
En sevdiği sanatçıları sorduğumuzda, ilk sırada Edip Akbayram geliyordu.
“Eserlerim en güzel Edip yorumlar, efendiliği ve vefası ile yeri başkadır” demişti.
2002 yılında tedavi için Almanya’ya yolcu ettiğimizde son görüşmemiz olduğunu bilemezdik tabi.
Mahsuni babayı sonsuzluğa uğurladıktan yıllar sonra Edip Akbayram ile Avanos’da karşılaştık. Aynı otelde kalıyormuşuz, sabah eşim ile sohbet ediyorlardı.
Yanlarına gittiğimde eşim Mahsuni babanın Edip Akbayram hakkında söylediklerini anlatmış kendisine.
Edip abi çok şaşırdı Mahsuni babanın sözlerini bir de sen anlat dedi eşim. Aynı sözleri bende tekrarladım.
“Böyle düşündüğünü bilmiyordum, çok onore oldum. Çok mutlu oldum” dedi duygulanarak.
Biz bilmeden Mahsuni babanın emanetini yıllar sonra Edip abiye teslim etmiştik.
2015 Kasımı, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Erdem Gül gazetecilik suçundan tutuklanmışlar dı.
Bu kararı içine sindiremeyen ülkenin aydınları Silivri Cezaevi kapısında birer saat ara ile oturma eylemi yaparak, UMUT NÖBETİ tutuyorlardı.
Sendikacı Yaşar Seyman beni arayarak, iki sivil toplum örgütü başkanı olarak umut nöbeti için Silivri’ye gidelim dedi.
24 Aralık 2015 de Yaşar Seyman ile soğuk ve sisli Silivri Cezaevi önünde 11.00-12.00 nöbetindeydik.
O günün sözü yine Yaşar Seyman’dan geldi.
“Bu ülkede bize adaletin nöbetini de tutturdular” demişti.
Hava soğuktu, ellerimiz üşümüştü. O güzel ses, kocaman yürek ile ısındık.
-“Başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma!”
12.00-13.00 nöbetini bizden eşi Ayten Akbayram ile devralmaya gelen Edip Akbayram’ın sesiydi.
O gün gazetecilere yaptığı açıklamayı da paylaşmak isterim.
“Türkiye’de biliyorsunuz basın özgürlüğüne karşı büyük baskı var. Bunun somut
örneği Can Dündar, Erdem Gül ve diğer basın emekçileri arkadaşlarımız.
Bunların biran önce son bulmasını istiyoruz bu ülkenin sanatçısı olarak. Çünkü bu Türkiye’nin ayıbıdır bence. Bütün dünyaya rezil olduk.
Bir an önce yargının başında olanlar, akıllarını başlarına alıp bu arkadaşları, inançları, renkleri ne olursa olsun Türkiye’nin bu ayıbını kaldırmaları gerekir diye düşünüyorum ve umut nöbeti için buradayım. Her akşamın bir sabahı vardır, ben de onlara sanatçı olarak bir dörtlükle moral vermeye çalışayım.
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma.”
Büyük usta, ışıklarda uyu. Işığın senden sonra ki sanatçıların yolunu aydınlatsın.