Kıbrıs Türkünün Özgürlük Bayrağını Açan Lider: Dr. Fazıl Küçük
“Kıbrıs Türkü, hür ve bağımsız olarak ebediyen yaşayacaktır.”
Dr. Fazıl Küçük
On dördüncü yüz yılın çok yönlü (tarih, coğrafya, edebiyat, felsefe, siyaset, iktisat) Müslüman düşünürü, İbn-i Haldun’a atfedilen “coğrafya kaderdir!”(coğrafyanın, sosyal konuları etkilediğini incelediği için olsa gerek!) diye, üzerinde farklı çözümlemeler yapılabilecek bir sözü vardır. Gerçekten de ülkelerin yer küredeki karasal konumlanması, üzerinde yaşayan insan toplululukları açısından bazen şans, bazen de şanssızlık getirebiliyor.
Doğu Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs da M.Ö. dönemlerden itibaren egemenlik çatışmalarının sahnelendiği bir coğrafyadır. Tarihsel süreç içerisinde, adada kısa veya uzun süreli egemenlik kurmuş bulunan toplulukların yönetsel, yönetilenlerin ise toplumsal öyküleri tarihin belleğine bırakılarak bugünlere gelinmiştir.
Osmanlının, adayı -eklenebilecek kimi diğer gerekçelerin yanında - ağırlıklı olarak stratejik nedenlerle ve şehitler de vererek (kesin olmamakla birlikte 60 bin+) - 1571’deki fethinden sonra, nüfus aktarımı ile Anadolu’dan gelip, 307 yıl boyunca adayı yurt tutmuş bulunan Kıbrıslı Türklerin yaşam çizgilerindeki değişimin (makus talih), adanın, Osmanlı tarafından 1878 yılında İngiltere’ye devri ile başlamış olduğu genel kabul gören bir konudur. Bir başka deyişle Kıbrıslı Türkler, bu tarihten itibaren bir “var oluş” mücadelesinin içerisine girmişlerdir. Evreler halinde seyreden bu mücadele sürecinde, özellikle 19.yy. sonlarında Rum-Yunan ikilisinin “enosis” (katma) atılımları karşısında Kıbrıslı Türklerin kendi bağrından çıkardığı önderlerle örgütlenmeye yönelip, direnişe geçtikleri görülür. Örgütlenmeler; kâh Kıraathane-i Osmani gibi bir kulüp, kâh bir gazete ve cemiyet veya ilerleyen süreçte, partileşme aşamasındaki siyasal partiler etrafında gerçekleşmiştir. Önderler ise; Hacı Hafız Ziyai Efendi’den başlayıp, Fadıl Korkut, Necati Özkan, Faiz Kaymak, Osman Örek, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf R. Denktaş’a kadar uzanan savaşım yolculuğunda sorumluluk üstlenmiş yurt severlerdir.
Dr. Küçük’ün, söz konusu bu onurlu savaşım yolculuğunun zor ve bunalımlı bir dönemecinde öne çıkarak sorumluluk üstlendiği görülür. O, İngiliz Koloni İdaresi’nin (Crown Colony), özellikle Türk okullarına ilişkin uygulamaları yanında - bilinçli bir yönelimle - Kıbrıslı Türkleri salt Müslüman kimliğine indirgeme çabalarına karşı, henüz yirmili yaşlarını sürmekteyken (25) dönemin Masum Millet gazetesinde, daha sonra Söz’de yazılar yazarak toplumsal duyarlığı canlı tutmaya çalışmıştır. Kuşkusuz bu, cesaret isteyen bir baş kaldırış ve Kıbrıslı Türkler adına mücadele bayrağını açma ve önderlik yapma girişimidir.
Dr. Küçük, yurt dışındaki tıp öğrenimini tamamlayıp, adaya döndüğü 1937 yılından sonra da siyasetçi kimliği ve 14 Mart 1942’de kurduğu “Halkın Sesi” gazetesinde toplumu ilgilendiren okullar, vakıflar, müftülük gibi yakıcı sorunları irdeleyen konuların işlendiği yazılar yazan bir yazar kimliği ile savaşımını sürdürmüştür. Oldukça zor koşullar altında bir gazete çıkarmış olması da O’nun, örgütçülüğünün göstergesi olarak alınmalıdır. Dr. Küçük’ ün 78 yıllık yaşamının, Kıbrıs Türkünün özgürlüğüne adanmış 40 yılı aşkın kesiti, sayısız hizmetlerle örülüdür. O, hem bir hekim olarak ve maddi- manevi özveri ile yoksul Kıbrıs Türk halkının fiziksel ve ruhsal acılarını dindirmeye, yaralarını sarmaya çalışmış hem de siyasi parti başkanlığından, Cemaat Meclisi başkanlığına, teşkilatçılığa (bir yer altı örgütü olan Volkan), cumhurbaşkanı yardımcılığına kadar uzanan bir yelpazede önemli görevler üstlenerek ömür törpüleyip durmuştur.
Dr. Küçük, bayraktarlığını yapmış olduğu özgürlük mücadelesinin en değerli kazanımı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 15 Kasım 1983 tarihindeki ilanını da - mutluluk içinde - gördükten sonra, 15 Ocak 1984’te ömür bırakmıştır. Gerçekten zor ve bunalımlı günlerinde halkının sesi ve nefesi olmuş, bu nedenle gönüllerde taht kurmuş dava ve devlet adamını yaşamdan kopuşunun 41’inci yıl dönümünde, sevgi ve saygı ile anıyor ve Anıttepe’deki gömütünün sürgit ışıkla dolmasını diliyoruz.
Doç. Dr. İhsan Tayhani
Bağlıköy- Lefke Kıbrıs