Anıtkabir’de İkinci Bir Atatürk Yaratma Çabalarının Dayanılmaz Hafifliği
“O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini(ululuğunu) kavrayabilmek için, O’na çok uzaklardan bakmak gerekir.”
Claude Farrère
Dönemin Fransız yazarı, Mustafa Kemal Atatürk’ün büyüklüğünü, 10 Kasım 1938’de yukarıda alıntılanan oldukça öz bir sözle (veciz) anlatır. Bu yüce dağın yaşamdan ayrılmasından hemen sonra, dönemin dünya siyasi liderlerinin gönderdikleri mesajlara ve yine 10 Kasım’ı izleyen birkaç günlük önemli dünya basınından sayfalara bakıldığında söz konusu gerçekçi özün, farklı boyutlarıyla yansıtılmış olduğu görülür. Dahası, şimdilik kaydıyla dünyada 63 ülkede Atatürk ile ilgili anıt, heykel ve büstler, Atatürk adının verildiği yerler, ayrıca Atatürk pulu basımı yapan pek çok ülke var. Yine Atatürk, dünyada - akademik çalışmalar başta olmak üzere- hakkında en çok yazılan- çizilen, değerlendirme ve çıkarımlar yapılan, 20. yüzyılın en büyük devrimci liderlerinden biridir.
Alman tarihçi Prof. Dr. Herbert Melzig de “Atatürk Dedi ki:..” adlı yapıtında (Sümer Matbaası, Ankara, 1942) ; Sokrates’in öğrencisi Platon’un, ‘krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtlarına otursaydı...’ şeklindeki dileğinin, ancak 2000 yıl sonra, 20. yüzyılda Mustafa Kemal Atatürk’te tanımını bulduğunu söyleyerek O’nun büyüklüğünün evrenini çizmiş olur.
Mustafa Kemal, 9 Ocak 1912 tarihinde, binbaşı rütbesinde cepheye inerek (31 yaşındadır) Trablusgarp Tobruk taaruzunu başarı ile yürütmüş ve arkasından 57 yıllık ömrünün tam on yılını cephelerde, ateş altındaki siper çukurlarındageçirmiş bir liderdir. Kuruluşla birlikte yürüyen ( 23 Nisan 1920) 9 Eylül 1922 tarihli kurtuluştan sonraki on beş yıla ise çağları sığdırıp, çağdaş bir toplum ve devlet yaratmıştır. Tarihin belleğinde kayıtlı yüceliğin nedeni budur!
86 yıl önce bugün, Dolmabahçe’de yaşama veda eden Büyük Atatürk’ün naaşı, 20 Kasım 1938’de Ankara’ya getirilmiş, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi önündehazırlanan katafalka yerleştirilerek gündüz ve gece boyuncasel gibi akan Ankara halkına, atasını ziyaret olanağısağlanmıştır. Ertesi gün 21 Kasım’da, aralarında Çanakkale savaşlarında Atatürk’e karşı savaşıp, bir ayağını kaybetmiş olan İngiliz general Lord Birdword’un da bulunduğu, çok sayıda dünya lideri ve/ veya temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilen resmi törenden sonra da yeni cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Türk Milletine hitaben yayınladığı bildiride bu eşsiz yurtseverin büyüklüğünü; ‘Devletimizin banisi (kurucusu) ve milletimizin fedekâr, sadık hadimi (hizmet edeni); insanlık idealinin âşık ve mümtaz (seçkin) siması; eşsiz kahraman ATATÜRK; vatan sana minnettardır (gönül borçludur)’ (Atatürk, MEB Devlet Kitapları, İstanbul, 1970, s. 287 ) diyerek özetlemiştir.
Atatürk’ün, yaşamı boyunca tüm söz ve eylemlerinde aklı ve bilimi öncelemesi, laikliğe, hukuka, demokrasiye, ayrıca yurtta ve dünyada barışa verdiği önem, O’nun büyüklüğünü güncelleyip, giderek artan bir biçimde kalıcı kılmaktadır.
İngiltere eski başbakanı Lloyd George’un söylemiyle yüz yılların ender yetiştirdiği Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ömür bırakalı 86 yıl oldu. O, 10 Kasım 1953’ten beri defnedildiği Anıtkabir’de (15 yıl süre ile Etnoğrafya’daki geçici gömüttedir.), çok sevdiği yurdunun bağrında olup, Türk halkının da yüreğindedir. Ancak son yıllarda anıtkabirdeki resmi törenlerde, iktidar eğilimli kimi taşımalı organize öbekler, geleneğe- göreneğe de aykırı bir biçimde siyasal sloganlar atarak Büyük Atatürk’e saygısızlık etmektedirler. Sözü edilen öbeklerin, futbol maçı jargonu ile sloganlar atmak suretiyle siyasal liderlerine “büyüklük” kazandırma ve Anıtkabire ikinci bir “Atatürk” sığdırma çabaları, tam anlamıyla hafifliktir. Çünkü Anıtkabir’e ikinci bir “Atatürk” sığmaz, sığdırılamaz!
Gazi Mustafa Kemal, Çanakkale’den, Sakarya’dan, Dumlupınar’dan gelerek, dahası gerçekleştirdiği büyük bir devrimle pırıl pırıl bir Cumhuriyet kurduğu ve Türk toplumuna çağlar atlattığı için “ATATÜRK” oldu. Bu DEVRİMİ tersine çevirme uğraşı içinde olanların, toplumu yeniden Ortaçağ karanlığına sürükleyici adımları atanların ikinci bir “ ATATÜRK” olma şansları asla yoktur ve tarihin diyalektiğine de aykırıdır! Daha da üzücü olan; Anıtkabir Komutanlığı sorumlularının bu saçmalığa ve hafifliğe seyirci kalıp, engellememeleridir!
86’ncı ölüm yıl dönümünde, bu toprakları bize yurt yapan Büyük Atatürk ve O’nun yol arkadaşları ile tüm şehitlerimizin anıları önünde saygı ile eğiliyor, onlara gönül borcumuzu sunuyor ve bugünlerin de geçeceğine, yurdumzun üzerine çöken bu koyu sisin de dağılacağına olan inancımızı koruduğumuzu vurgulamak istiyoruz.
Doç. Dr. İhsan Tayhani
Manisa